Yeni nesil

Yeni nesil derken çoğunlukla çocuklarımızı kastediyorum. bunları idare etmek gerçekten kolay değil. Sözümüzü dinlemiyorlar ve istekleri çok oluyor. Ayrıca gelenek ve göreneklerimizi onlara anlatmakta zorlanıyoruz. Onlar daha çok zamanımızda egemen olan popüler kültürün etkisi ile büyüyorlar.Onların hedefleri lüks telefonlar, pahalı arabalar ve yüksek maaşlar. Ama benim burada vurgulamak istediğim bunlar değil; onların psikolojileri.

 

Yeni nesil duygusal açıdan problemli. Çabuk sıkılan, çabuk üzülen ve aynı zamanda çabuk sevinen ve çabuk sinirlenen bir yapıda. Böyle olmalarında çeşitli faktörler rol oynayabilir. Nereden başlasam bilemiyorum. Mesela şimdiki çocukların istekleri daha çabuk karşılanıyor. Böyle olunca beklemeyi öğrenemiyorlar. Kısa bir süre bile olsa sıkılıyor ve sinirleniyorlar. Bir isteklerinin yerine gelmesi konusunda çok ısrarcılar. O istekleri karşılanınca o an mutlu oluyor sonra unutuyorlar. Böylece hep daha fazlasını istiyorlar.

 

Yeni nesil bir yandan karşıdaki kim olursa olsun, annesi, babası, öğretmeni, dedesi, nenesi…, çabuk eleştirebilirken; diğer yandan eleştiriye hiç gelemiyorlar. Küçük bir kızma, veya isteğinin yerine getirilmemesi onda hemen tepkiye yol açıyor. Bu en saygılı görünende de böyle. Küsüyor, kızıyor, söz dinlemiyor. Iki tokat atsan sanırım hemen polise şikayet ederler.

Yeni nesil ayrıca çok bilmiş. Hemen birçok konuda fikirleri var. Aslında çok da boş konuştuklarını söyleyemem. Zeki bir nesil. Çabuk kavrıyorlar. Ama bazen kendilerine olan güvenleri rahatsız ediyor. Bu potansiyellerinden faydalanmak gerekir. Çalışmayı da çok sevmiyorlar. O yüzden gelecekleri nasıl olacak merak ediyorum.

 

Yeni neslin öğrenemediği kavramlardan bir taneside “ızdırap”. Bir dava uğruna çekilen acıya, üzüntüye ızdırap denir. Şimdiki nesil ızdırapdan yoksun; en küçük bir sıkıntı karşısında bile hemen tepki veriyorlar. Ben seni çekemem diyebiliyor. Halbuki insanın olgunlaşması için bazı acıları yaşaması gerekir. Eskiden gelenek ve göreneklerimiz, saygı ve terbiyemiz bizi olgunlaştırıyordu. Hele birde davamız, idalimiz var ise iyice pişiyorduk. Hatta bazılarımız bu yolda hakarete uğruyor, mahrumiyetler yaşıyorduk. Cezaevi görenlerimiz bile oluyordu. Bu durumda “hamdım piştim, yandım” diyenlerimiz az değildir. Işte yeni nesil tüm bunlardan mahrum. Bu nedenle pişmiyor.